26 Haziran 2008 Perşembe

CAN DÜNDAR'DAN EVLİLİK

" Evlilik, inanmadigim halde içerisinde 17 seneyi bitirdigim bir kurum benim için. 17 senede (abartmiyorum) 40 çift arkadaşimin son verdigi kurum aynı zamanda da... Evliligimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliligi toplumun dayattigi şekilde yaşamamaktan. Nedir bu dayatmalar? Erkegin muhakkak kadindan yaşça büyük olmasi, egitim seviyesinin erkegin lehine ya da en azindan eşit olmasi bunlarin sadece ikisi... Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük olmali ki, kadina 'höt' dediğinde oturmalı kadın. Ya da yumuşatıyorlar; efendim kadin erkekten önce çöktügü için (hani dogum felan) küçük olmaliymiş yaşi. Egitimde de böyle.

Kadinin çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmiş layiki.... EŞIM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne 'höt' dememe gerek kaldi 17 senede, ne de benden önce çöktü. Yillar içinde ben yaşlandikça o gençleşti, 'oo Can bey kapmIşınız çıtırı' esprilerine muhattap dahi oldum. EŞIM 3 ÜNIVERSITE BITIRDI; ben bir taneyi 9 senede bitirdim. Ne o bana bilmişlik tasladi, ne ben ona ezik baktim... 'Kulaga gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklidir' der Halil Cibran... Bunu unutmadik biz. Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sene.

O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklisin bitanem...' dedik, öfke bitip firtina duruldugunda 'ama bi de böyle düşün' de dedik fikrimizi savunurken. Farkli insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta. Ala bilmedik ne kadar para kazandigimizi, ortak cüzdanimizdan gerektigi kadar aldik.. Ne kadar çalarsa çalsin masanin üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşi cins diye sorgulamadik da ama... Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardina saklanmiş bir 'saygi' vardi daima... Ne kavgalar, ne badireler atlattik 17 senede...

Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktik... Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamin dişinda yattim bi gece, misafir odasinda... Gece yarisi kapi açildi, eşim 'ne yapiyorsun burada?' diye sordu kapinin eşiginden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bi sesle...Gitti, gelmesi 1 dakikasini almişti elinde yastikla... 'kay yana' dedi daracik yatakta. 'ne yapiyorsun?' dedigimde 'benim yerim senin yanin, sen gelmezsen ben gelirim' dedi... Anladim ki o gece, en uzun kavgamiz yat saatine kadar sürecek...Ve bence dogrusu da bu... Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamiz hariç..

Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadik birbirimize...Toplum kurallariyla oynasaydik bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktik o listede...Ama oyunun kurallarini biz koyduk... Ne de olsa bizim oyunumuzdu,oynanan... Evlilik; hesapsiz içine dalinmasi gereken bir oyun bence... Topluma kulaklarini tikayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...Sadece gönlünüzden geçtigince... Dedigi gibi Ataol Behramoglu'nun: '...Yaşadiklarimdan ögrendigim bir şey var: Yaşadin mi büyük yaşayacaksin, irmaklara, göge, bütün evrene karişircasina. Çünkü ömür dedigimiz şey, hayata sunulmuş bir armagandir.Ve hayat, sunulmuş bir armagandir insana...' "

CAN DÜNDAR